Bakan Yılmaz, basın toplantısında eğitim gündemini değerlendirdi  
Bakan Yılmaz, basın toplantısında eğitim gündemini değerlendirdi

Bakan Yılmaz, basın toplantısında eğitim gündemini değerlendirdi

Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, İstanbul´da eğitim editörleriyle düzenlenen basın toplantısında eğitim gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  

Bakan Yılmaz, basın toplantısında eğitim gündemini değerlendirdi

Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Sabancı Öğretmenevinde düzenlediği basın toplantısında eğitime ilişkin gündemi değerlendirdi.

 

ÖSYM´nin, üniversite yerleştirmelerinde yaptığı hataya ilişkin değerlendirme yapması istenen Bakan Yılmaz, "Bir hata, hatanın hiçbir zaman iyisi olmaz. Birinci husus o. Keşke olmasaydı. İkinci husus, hatadan dolayı özür diledi. Özür dilemek, değerler eğitiminin bir parçasıdır. Özür dilemek, o kadar kötü bir şey değildir, onu da söyleyeyim." dedi. Bakan İsmet Yılmaz, ÖSYM´nin, puanının yanlış hesaplandığını belirten bir kişinin itirazı üzerine inceleme yaptığını ve iki yıllık meslek yüksekokullarını etkileyen bir hatanın varlığını tespit ettiğini dile getirerek, daha sonra yanlışın düzeltildiğini söyledi.

 

Bakan Yılmaz, "Yapılmaması uygundur. Ancak bir itiraz olduğunda varsa bir hata, düzeltilmesi lazım. Yapılan bir hatadır. Hatadan dolayı özür dilenmiştir. Bir daha olmaması esastır. " dedi. Mevlana´nın "Yüzde ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğinde noksan da olur." sözlerini hatırlatan Yılmaz, "(Kadrolarımızın büyük kısmını bu dönemde değiştirdik) deniyor. Değişiklikten dolayı birçok kimse ilk defa görevde yer alanlar oldu. Bundan sonra olmayacağı söyleniyor. Biz de ümit ediyoruz ki olmasın. Ancak bununla ilgili kendi idari işlemlerinde soruşturmalarını başlattı. Bu soruşturma neticesi ortaya çıktığında biz de kamuoyuna bunun neden kaynaklandığını tek tek açıklayacağız." diye konuştu.

 

Sınav sonuçlarının açıklanması konusunda muhtemelen kamu kuruluşlarının kendileri üzerinde bir baskı hissettiklerini ifade eden Yılmaz, "Bunlar ek puan alan öğrenciler. Dolayısıyla öğrencilerin bölümü, okulu, ek puan, ortaöğretim başarı puanları konusunda bir check-list oluşturulması lazım. Belli ki bir eksiklik oldu. Ümit ederiz ki son olur. Ancak araştırmanın neticesine bir bakalım ve neticesinde niçin, neden kaynaklandı, bunu inşallah kamuoyuna açıklarız." ifadelerini kullandı. Konuya ilişkin hatası tespit edilen kişiler söz konusu olması halinde, istifa mekanizmasının işlenmesi gibi bir seçeneğin olup olmayacağı yönündeki bir soruya karşılık Yılmaz, "Hakkında soruşturma açılır, kimin kusuru varsa mutlaka." dedi. Pir Sultan Abdal´ın "Bir sürçmekle at ayağı kesilmez." sözlerini hatırlatan Yılmaz, bir gazetecinin "ÖSYM´nin ilk hatası değil." sözleri üzerine, "Onu daha sonra bir kurala bağlarız artık, kaçıncı sürçtüğünde bu şeyin yapılması gerekli diye." dedi.

 

Bakan Yılmaz, ÖSYM tarafından yapılan hataya ilişkin, şunları kaydetti: "Öğrenci Seçme Sınavı yerleştirmelerinde 64 ayrı alan ve alt dallarından mezun olan meslek lisesi mezunlarına kendi alanlarından ön lisans programlarını tercih etmeleri halinde ek puan verilmektedir. Bu nedenle bu durumdaki adaylar için hem ek puanı hem de sadece sınav puanını içeren ek puansız yerleştirme puanları hesaplanmaktadır. 2017 ÖSYS yerleştirmesinde bu işlem tüm meslek lisesi adayları için de uygulanmıştır. 8 Ağustos tarihinde açıklanan, 2017 ÖSYS yerleştirme sonuçlarında aday yerleştirmelerinde kullanılacak puanlar belirlenirken, bu 64 alanın 2´sinin yerleştirme işlemlerinde imam hatip lisesi ve sağlık astsubay hazırlama okulu mezunları ek puanlı yerleştirme puanları yerine ek puansız yerleştirme puanlarının kullanıldığı 11 Ağustos 2017 tarihinde saat 17.00 civarında kuruma yapılan itirazların incelenmesi sonucunda tespit edilmiştir. Bu tespit sonrasında gerekli güncelleme yapılmıştır. Bu güncelleme sırasında, 1110 adayın ilan edilen yerleştirmesi değişmiştir. Bu durum ilgili yerlere iletildi, bundan dolayı özür dilendi. İdari soruşturma açılacağı belirtildi. Soruşturma neticesine bakarak, inşallah bir daha böyle bir hatanın yapılmaması hepimizin ortak dileği. Hata hak doğurur mu? Doğurmaz. Öncelikle onu bilelim. Birine önce ´kazandın´ deyip de sonradan ´kazanamadın´ derseniz size güveniyor, güvenini sarsıyorsunuz. Hata hak doğurmaz onu biliyoruz ancak kurumlara güven esastır. Güveni doğru işlemler yaparak sağlarsınız. Bir hatayı düzeltmek için belki 16 tane doğru yapmak lazım. Bundan sonra çok daha dikkatli olmak lazım. Bu yapılan doğru mudur? Eksik işlem tamamlanmadan açıklanması yanlıştı ancak itiraz üzerine düzeltilmesi de doğrudur. Aksi halde itiraz da edilse ´kusura bakma artık bunun daha geri dönüşü olmaz´ deseniz o da doğru olmaz."

 

Bakan Yılmaz, kurumlara olan güvenlerin esas olduğunu, güvenin de doğru işlem yaparak sağlanabileceğini vurguladı.

 

Sınavlarda "15 dakika" kuralı için yeni öneri

ÖSYM´nin 15 dakika kuralına ilişkin bir soru üzerine Yılmaz, "Orada da şunu söyledik. Bundan sonra şöyle yapacak; 10.00´da öğrenciyi çağıracak, sınav 10.15´te başlayacak. Dolayısıyla kendisinin de söylediği olacak. Dolayısıyla ona katılırım, sınav saati 10.00 olup da 09.45´te gelme sıkıntı olur ancak sınav saati 10.00 deyip de 10.15´te başlatırsa orada bir sıkıntı olmaz." dedi.

 

"10.00´daki sınavların 10.15´de başlatılıp başlatılmayacağı" yönündeki açıklamalarına ilişkin ayrıntı vermesi istenen Yılmaz, "Bundan sonra yaparız, dedi. Uygulamasını takip edeceğiz." ifadesini kullandı. ÖSYM´nin 15 dakika kuralınına ilişkin öğrencilerin sınav giriş belgesi almadan önce "gördüm, okudum" butonunu işaretlemesinin istendiğini hatırlatan Yılmaz, şöyle devam etti: "Görmedim, duymadım yok. Ancak 10.00´da başlayacak sınav için 09.45 kuralı bilinmesine rağmen bedenin kendi dışında bir kodlaması var. O kodlamaya uyuyor gibi. Dolayısıyla geç kalması toplum vicdanını yaraladığı konusunda herkes mutabakatta. Sınav başladıktan sonra, öğrencilerin dikkatinin dağılmaması için sınava girilmesi istenmiyor. Ne olacak? Sınavı 10.00’da söylediyseniz 10.15’de başlatın, yine aynı şey olur. 10.00´da herkes gelmiş olur, 10.15´te de sınavı başlatırsanız sınavın arasında hiç kimse gelmemiş olur. ´Bunu dikkate alacağız.´ dedi. Uygulamasını biz de takip edeceğiz."

 

"Haktan daha büyük bir şey yoktur"

Türkiye´de çok iyi giden alanlardan birinin eğitim olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Eğer eğitim böyle iyi gitmeseydi o diğer iyilikler de olmazdı." diye konuştu. İsmet Yılmaz, tam bağımsız olabilmek için nitelikli bilgiye sahip olunması gerektiğini belirterek, "O bilgiyi üretecek, o bilgiyi ürüne dönüştürecek bilim adamına ihtiyacımız var. O bilim adamına sahip değilseniz tam bağımsız değilsiniz demektir." görüşünü dile getirdi. FETÖ soruşturmalarına ilişkin bir soru üzerine Bakan Yılmaz, sınavlarda soru çalma nedeniyle herhangi bir kamu kurumuna yerleşmiş olanların ilişiğinin kesildiğini, soruşturmaların sürdüğünü kaydederek, "Dolayısıyla bize bir bilgi gelirse mutlaka gereğini yaparız. Haktan daha büyük bir şey yoktur." değerlendirmesini yaptı. Yılmaz, 15 Temmuz darbe girişiminin de müfredatta yer alacağını ve öğrencilere sosyal bilgiler, Türkçe derslerinde gösterileceğini ifade etti.

 

Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, orta öğretime geçiş uygulamasında çok sayıda birinci çıktığı belirtilerek, bu kapsamda soru yapısının değişmesine yönelik bir çalışma olup olmadığının sorulması üzerine, bunu başarı olarak gördüğünü, fırsat eşitliğini sağladıklarını ve bundan gurur duyduklarını söyledi. Eğik ve dik yazının öğretmen isteğine bırakılması hatırlatılarak, ders kitaplarının değiştirilip değiştirilmeyeceği sorulan Yılmaz, "İlk okuma yazma dik, ondan sonra 3. ve 4. sınıfta da eğik yazı olacak. Öğrencilerimiz ikisini de görsün." diye konuştu.

 

Yılmaz, evrim teorisinin müfredattan çıkarılmasına yönelik bir soru üzerine, evrime karşı olmadıklarını, bilimin bir şey söylemesi durumunda buna karşı olmanın mümkün olmadığını kaydetti. Bu konunun, bu eğitim seviyesinde verilmemesi gerektiğini, konunun ortaöğretim seviyesinin üstündeki eğitimde verilmesinin uygun olarak belirlendiğini dile getiren Yılmaz, yeni müfredatta biyoloji, fen bilimleri derslerinde de evrim aile grubu içerisine giren konuların ele alındığını bildirdi.

 

Yılmaz, müfredatta disiplinler arası ilişkilere bakılarak çeşitli değişiklikler yapıldığını, yine bu kapsamda bazı konuları bir üst eğitim kurumuna bıraktıklarını anlatarak, "Bizim kategorik olarak bir karşıtlığımız yok. Ancak kesinlikle burada var oluşa ilişkin bir öneri koyuyorsunuz. Bunun için de insanın bir felsefi birikiminin olması lazım. Bilimsel temeli sağlam olsun, felsefeyi alsın, ondan sonra istediği şeyi bir üst öğretim kurumunda alsın." ifadelerini kullandı.

 

Cihat kavramının müfredata alınmasına yönelik de Yılmaz, "Cihat normalde kötü bir kelime değildir. Çok iyi bilinmiyor normalde. Velilerin kaygısı, ´Bunları kim öğretecek ve doğru öğretilecek mi´..." dedi. "Cihat denilince sosyal medyada kötü görüntüler çıkıyor. Dolayısıyla da bunun için nasıl bir yol izleyeceksiniz?" sorusu üzerine Bakan Yılmaz, bu bilinmezliği ortadan kaldırmanın Milli Eğitim Bakanlığı´nın görevi olduğunu belirterek, "Öğretmenlerimize biz bir çerçeve koyduk. ´İslam bir orta yoldur´ diyoruz. ´Aşırılıklardan kaçınır´ diyoruz. İkincisi, adı barış dini olan İslam, barıştan geliyor. Barış dini olan bir dinin bir kelimesi savaşa, kırmaya, dökmeye getirilebilir mi?" diye konuştu.

 

Yabancı dil hazırlık eğitimi pilot uygulaması başlayacak

Yılmaz, 5´inci sınıflara yabancı dil ağırlıklı eğitimi verilmesine ilişkin uygulamaya, yeni eğitim-öğretim döneminde 621 okulda 110 bin öğrenci ile başlanacağını bildirdi. Bu eğitim için İngilizce öğretmen açığının bulunduğuna işaret eden Yılmaz, bu nedenle pilot uygulamanın başlatılacağını, başarılı olunursa bir yıl sonra bunu yaygınlaştıracaklarını söyledi. Ankara TED gibi bazı okulların yabancı dil problemini çözdüğünün altını çizen Yılmaz, "Onların müfredatını da biz onaylıyoruz. TED İngilizce programı onaylatılmak için getirildiğinde ´Biz de bu müfredatı uygulayalım´ dedik. Onların müfredatını onaylayan da biziz. Bizimle onların müfredatı arasında bir fark yok. Nedir farklılık? Onlar dışarıdan anadili İngilizce olan insanları istihdam edebiliyorlar. Bizim eksikliğimiz bir noktada buradan geliyor. Önümüzdeki dönemde 110 bin öğrenciyle bir başlangıç yapacağız." diye konuştu.

 

Bakan Yılmaz, bir soru üzerine programa STEM (fen, teknoloji, mühendislik, matematik) yaklaşımının alındığını hatırlattı. Okul öncesi eğitimin zorunlu hale gelmesine ilişkin çalışmaların sorulması üzerine Yılmaz, şunları kaydetti: "Okul öncesi eğitimdeki öğrencilerimize taşımalı eğitim yapmayacağız. Bu sefer öğretmenimizi taşıyacağız. Kapanmış okullarımız var ise onları tekrar bakıma alacağız, okul öncesi eğitim olarak kullanacağız. Öğrencileri şehre getirmektense öğretmenlerimizi köylere götüreceğiz. Okul öncesi eğitim çağındaki öğrencilerimize orada ders vermeye başlayacağız."

 

"Birbirimizi daha iyi tanımamız lazım"

Din kültürü ve ahlak bilgisi dersine ilişkin bir soru sorulan Yılmaz, "Bu dersle ilgili bir komisyonda Alevi kardeşlerimiz de vardı. Alevi kardeşlerimizin ortak kanaati din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin kaldırılmaması. Bizim istediğimiz şey, bu ülkenin insanları birbirini tanısın ve yan yana yaşayıp da birbirinin farkında olmuyor gibi olmasın. Biz bunu başaracağız. Çok net olarak görüştüm, geçmişe kıyasla çok daha iyi bir noktada olduğumuzu, mesafe almamız gereken bir iki nokta olduğunu da ifade ettiler. Ben de aynen katılıyorum. Birbirimizi daha iyi tanımak için bunun olması lazım. Bu kutuplaştırıcı ayrıştırıcı değil, aksine kişi bilmediğinin düşmanıdır. Bizim birbirimizi tanımamız lazım. Tanımamız için de dersi kaldırmamız değil dersi koymamız, ancak geniş bir şekilde herkes kendini ifade edebilsin. Bizim de sağlamak istediğimiz o. Ben büyük bir çoğunluğunu temsil ettiğini düşündüğüm kardeşlerimle görüştüm, ´Size güveniyoruz.´ dediler. " ifadelerini kullandı. Bakan Yılmaz, bakanlıktan KHK ile ihraç edilen öğretmen sayısının 33 bin 138 olduğunu belirterek, "Ancak 70 bin personeli Milli Eğitim ailesine kattık. Geçen yıl 50 bin, bu yıl 20 bin. Dolayısıyla da burada da bir sıkıntımız yoktur." bilgisini verdi.

 

"Eğitime kim katkıda bulunmak isterse herkesle iş birliği yapmaya hazırız"

Açlık grevindeki bir öğretmene ilişkin soruyu yanıtlayan Yılmaz, "Herkesin mücadelesini hukuk çerçevesinde vermesini isteriz. Kişinin kendisine zarar verme hakkı dahi yoktur. Türkiye hukuk devletidir ve hukuk çerçevesinde kaldı ki BM, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahi açlık grevini bırakmasını istedi. Biz de açlık grevini bırakmasını istiyoruz. Hakkını arama yolları vardır, hukuk çerçevesinde aramasını isteriz." diye konuştu.

 

Millî Eğitim Bakanlığının bazı vakıflarla yaptığı protokole ilişkin bir soruya karşılık Yılmaz, bakanlığın sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yaptığını, hemen hemen her genel müdürlüğün diğer kurumlarla protokolünün bulunduğunu anlattı. Dolayısıyla protokolün sadece bir kurumla yapılıp diğerleriyle yapılmadığının belirtilmesinin doğru olmadığını vurgulayan Yılmaz, protokol yapılan dernek, özel sektör, ticaret odaları, üniversiteler, sağlık kuruluşlarından örnekler vererek, şöyle devam etti: "Biz insanımıza hizmet edeceğiz. Kaynak, hat yazısı, ebru veya bağlama dersini halk eğitimlerle veriyoruz. Halk eğitim, sivil toplumsuz, halksız olmaz. Dolayısıyla bir sivil toplum kuruluşu, benim üyelerime ´şu çalışmayı yapalım´ dediğinde bunda bir sakınca yok. Hiç kimseyi de bundan ayrı tuttuğumuz yok."

 

Bakan Yılmaz, mesleki eğitimde 76 olmak üzere toplamda 200´e yakın sivil toplum kuruluşu ile protokol imzalandığını aktararak, "Milli Eğitim Bakanlığı´nın STK´larla çalışması normaldir. Burada bir rahatsızlık duymaya gerek yok. Eğitime kim katkıda bulunmak isterse herkesle iş birliği yapmaya, beraber yol yürümeye hazırız. Birisi gelip ´Sizinle çalışmak istiyoruz´ dediğinde, ´Kusura bakma sizinle çalışamayız´ deme lüksümüzün olmadığını söylüyorum." dedi.

 

Derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması da kalite için olmazsa olmaz unsurdur

Bakan Yılmaz, eğitimde kaliteyi arttırmak için okullardaki derslik sayısının 732 bin 335´e çıkarıldığını ifade eden Yılmaz, Haydarpaşa Lisesi´nde 70 kişilik sınıfta okuduğunu dile getirerek, "70 kişilik sınıfta bir öğretmen bir öğrencisine bir dakika ayırabilir mi? Ayıramaz. Derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması da kalite için olmazsa olmaz unsurdur." diye konuştu. Bütçeden milli eğitime ayrılan payın 2002´de yüzde 10´a karşılık gelen 1 milyar lira iken, yüzde 22 oranına ve 122 milyara çıktığını ifade eden Yılmaz, bu rakamların hükümetin önceliğinin eğitim olduğunun somut göstergesi olduğunu belirtti.

 

Üniversite kontenjanlarını arttırdıklarını ancak son sonuçlara göre, "niçin kontenjanlar dolmadı" şeklinde eleştiriler yapıldığını dile getiren Yılmaz, "Yani bu çıtayı biz yükselttik. Yükselttiğimiz çıtaya niçin ulaşamadığımız konusunda yine eleştiriliyoruz. Eleştirilerde ´Türkiye´nin bu kadar üniversiteye ihtiyacı var mı?´ da var. O halde, bazı kontenjanların dolmamasından dolayı eleştiri hakkı olduğunu pek düşünmüyorum. Onu da net söyleyeyim." ifadesini kullandı.

 

Geçmiş yıllardaki üniversite kontenjanlarını paylaşan Yılmaz, şöyle devam etti: "2017´de lisans kontenjanı toplam 457 bin 178. Devlette yerleşen 346 bin 671. Bu ana kadar 346 bin hiç yerleşti mi? Tüm zamanların rekoru kırıldı derler ya. Peki bu üniversite sonuçları alındığında tüm zamanların rekoru kırıldı, ilk defa 346 bin öğrenci lisansa yerleşti diyeni gördünüz mü? Bir de resme bu açıdan bakabilmek lazım. Eğer kontenjanı 98´de olduğu gibi 134 bin, 2007´deki gibi 166 binde tutuyor olsaydık bunları konuşacak mıydık? Üniversite sayısını arttırmasaydık, yeni bölümler açmasaydık bunları konuşacak mıydık? Lisansta 346 bin devlette, 67 bin 469 vakıf üniversitelerinde olmak üzere toplamda 414 bin 167 öğrenci kayıt hakkı kazandı. Bu ana kadar hiçbir dönemde 414 bin öğrencimiz kayıt olmadı. Resmin tamamını gördüğünüzde şu ana kadar en başarılı netice bu dönem alındı dense hakkıdır, yeridir, doğrudur diye düşünüyorum."

 

"Bundan sonra da yapılması gereken kaliteyi arttırmak"

Kontenjan açıklarının büyük kısmının meslek yüksekokullarından geldiğini hatırlatan Yılmaz, üniversitede kalite için bir mesleğe yönelik program uygulayan lise mezunlarının ön lisans programlarına yerleşmelerinde sınav şartı ile aynı alanda tercih yapacaklara ek puan getirdiklerini dile getirdi. Yılmaz, geçen yıl meslek lisesi mezunlarından 2 yıllık ön lisansı tercih edenlerin oranının yüzde 70 olduğunu aktararak, "Bu yıl ise bu oran yüzde 50´nin üzerinde. Dolayısıyla sınavsız bir sistemde yüzde 60-70´i yakalıyorsunuz, sınavlı bir sistemde yüzde 50´nin üzerine çıktığınızda bu kesinlikle başarılıdır. Kaldı ki şimdi ek yerleştirme var. Bu ek yerleştirme ile bu evlatlarımız da hak ettikleri yere gireceklerdir." diye konuştu.

 

Bakan Yılmaz, üniversite sınavında puanı yettiği halde tercih yapmayanlara ilişkin de "Bununla ilgili bir çalışma yapacağız. Gerçekten tek tek ulaşıp, niçin tercih etmediklerini öğrenmemiz lazım. Ancak ben şuna baktım, sınava 1 milyon 800 bin kişi giriyorsa, her yıl yaklaşık 700 bine yakın, ya bir üniversite okuyor, ya bir üniversite bitirmiş. Yani bu iki kalemin ağırlığı 700 bine yakın." ifadelerini kullandı. İmam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye yerleştirme oranlarına ilişkin veriler paylaşan Yılmaz, "Bu yıl imam hitap lisesi öğrencisi 222 bin 925, lisansa giren 40 bin 346, oranı ise yüzde 18,10. Burada bir başarısızlık olur mu? Öğrenci sayısı 80 binden 222 bine çıktı, üniversiteye yerleşme oranı da çıktığına göre o zaman kesinlikle imam hatip liseleri başarılıdır." dedi.

 

Çıraklık eğitiminin, örgün eğitim kapsamına alındığını hatırlatan Yılmaz, geçen yıl mesleki eğitim merkezlerini tercih eden öğrenci sayısının 70 bin iken bu yıl bu sayının 103 bin 91´e ulaştığını bildirdi. Bakan Yılmaz, bu yıl meslek liselerine 439 bin 609, Anadolu liselerine 347 bin, imam hatip liselerine 195 bin, fen liselerine 33 bin öğrencinin yerleştiğini belirterek, "Türkiye´de 302 fen lisesindeki öğrenci sayısı 100 bin dolayında, sosyal bilimler öğrencisi 30 bin. Dolayısıyla bütün liselerimize bundan sonra da başarısını arttırması yolunda bütün desteği vereceğiz." dedi.

 

Bütün yatırımların fen liselerine değil, imam hatip liselerine gittiği yönündeki eleştirilerin de doğru olmadığını kaydeden Yılmaz, PISA´daki yanlış örnekleme alınarak sınava girildiğini ifade etti. Yılmaz, Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) belli programlar için başlattığı burs programı ile özellikle temel bilimler ile diğer programlardaki doluluk oranlarının arttırıldığına değinerek, şöyle devam etti: "Bu sınav, öğrencilerimizin bilinçli bir tercih yaptığını gösterdi. Öğrenciler istihdama da baktı sadece okula değil. Okulu bitirdikten sonra bir istihdam alanı olduğunu düşündüyse meslek yüksekokullarını seçti. Öğrenciler, eğer bu okulu bitirirse bir istidam olanağı daha fazlaysa tercih ediyor, eğer değilse tercih etmiyor."

 

"Bundan sonra da yapılması gereken kaliteyi arttırmak." diyen Yılmaz, kanunla Yükseköğretim Kalite Kurulu´nun, istihdam önceliklerinin belirlenmesi için Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulu´nun oluşturulduğunu dile getirdi. Bakan Yılmaz, üniversitelere de ihtisaslaşma şartı getirildiğini hatırlatarak, üniversitelerin birbirinin kopyası olmasını istemediklerini, o ilin kendi bölgesinde ihtisaslaşmasını istediklerini söyledi.

 

"Müfredatta 100 bine yakın değişiklik yaptık"

Bakan Yılmaz, müfredatta gereksiz, hayatla bir bağlantısı kalmamış veya aynı konuları tekrar eden durumları kaldırdıklarını belirterek, bu kapsamda müfredatta 100 bine yakın değişiklik yaptıklarını söyledi.

 

Müfredattaki değişikliği örneklerle anlatan Yılmaz, şunları kaydetti: "100 binin üzerinde değişiklik yaptık da ´Ya bunlar doğru yapılmadı´ diyen tek kimse olmadı. Ama tek söylenilen ne oldu? Tek söylenilen şey evrim oldu. Yani bir milyona yakın işlem yapıyorsunuz iki veya üç konunun ötesine geçmedi konuşulan. Dolayısıyla hiç mübalağa olmasın, yüz binlerce arkadaşımın büyük bir emeğiyle benden önce yapılmış bir müfredat yenileme çalışması sonrasında, 1,5 yıllık, kamuoyunun görüşlerine açılmış, en demokratik şekilde herkesin görüşü alınmış, çalıştaylar, konferanslar yapılarak ciddi bir çalışma ortaya konulmuş. Niçin? Evlatlarımız bizim aldığımız eğitimden daha iyi bir eğitim alsın diye. Onlar geleceğe bakacaklar."

 

Bakan Yılmaz, ayrıca "Atatürkçülük yok" denildiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben hiçbir değerimi bir diğer değerle ne çatıştırırım, ne yarıştırırım. Hepsi bizim ortak değerimiz. Milli Eğitim Temel Kanunu´nda çok açık ve net olarak der ki ´Bütün eğitim Atatürk ilkelerine uygun olarak yapılır´ der. Dolayısıyla da buradan bir sapma falan yok."

 

Beden eğitimi dersi de dahi olmak üzere derslerde Atatürk´e ilişkin konuların işlendiğini dile getiren Yılmaz, lise eğitiminde de Atatürk´ün hayatından çerçevelerin derslerde gösterileceğini söyledi. "Çok net olarak da Atatürk´ün bütün ilkelerinden, ülkemize kazandırdığı kazanımlarının öğrencilerimizin bilmesi istenir. Soru şu olur? ´Hangi kazanım var da siz, ´Atatürk´le ilgili bu kazanımı öğrencilerinize bildirmiyorsunuz?´ diye. Böyle bir eleştiri duydunuz mu? ´Bunu lütfen bize sorun.´ dedik." ifadelerini kullanan Yılmaz, Atatürk hakkında öğretilmesi gereken bir kazanım olup da öğretmedikleri hiçbir hususun olmadığını kaydetti.

 

Bakan Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: "Atatürk müfredattan çıkarılmış´ denebilir mi? Tek istediğim şey insaf. İnsaf ne? Hakkı teslim etmeye yönelik duygu. Nedir hakkı teslim etmek? Elinize terazi alın da bizi tartın. ´Ya doğru evet bunu doğru yaptınız ama bak burada bir eksikliğiniz var. Bunu da yaparsanız daha iyi olur. Evlatlarımız 21. yüzyıla öz güvenle girer. Eğitimin bir amacı öz güven kazandırmak. Kültürel, sportif etkinliklerin de amacı öz güven kazandırmak. Dolayısıyla bu milletle yapılacak en güzel şey öz güvenini arttırmak. İşte biz bunu eğitimle sağlayacağız."

 

Öğrenci velilerimiz hiçbir şekilde bağış yapmaya zorlanamaz

Yılmaz, müfredatta Atatürk´ün yanı sıra Hz. Mevlana gibi önemli değerlerin bulunmadığı yönündeki iddialara ilişkin de eğitim kurumlarında yönetilecek tüm etkinliklerin 1739 sayılı kanunda yer alan Türk Millî Eğitimin genel ve özel amaçlarıyla, temel ilkelerine uygun olarak düzenlendiğinin belirtildiğini hatırlattı. Bakan Yılmaz, "Bu ülkenin en temel değerlerinden, 72 millete bir nazarla bakmayı öğreten, ´Kim olursan ol yine gel´ diyen, birlikte yaşama kültürünü bu toplumun temel taşları olarak koymuş olan değerlerimizi ihmal etmeyiz, hep öğretiriz." değerlendirmesinde bulundu.


Öğretmenlerin, eğitim yılının başında bir araya gelerek haftaların ve kurulacak kulüplerin planlamasını yapabileceğini, buna yönelik kutlama etkinliklerini düzenleyebileceğini belirten Bakan Yılmaz, bu konuda esneklik sağladıklarını söyledi. Bakan Yılmaz, okullarda kayıt parası alındığı yönündeki iddialara ilişkin de şunları söyledi: "Kayıt dönemi başladı. Bu dönem başlarken kayıt parası falan gibi bir şey yok. Öğrenci velilerimiz hiçbir şekilde bağış yapmaya zorlanamaz. Dolayısıyla bütün personelime talimatımdır ancak diğerlerine bilgidir, Milli Eğitim Temel Kanunu 16. madde, öğrenci velileri hiçbir suretle bağış yapmaya zorlanamaz."

 

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.